11 Temmuz 2014 Cuma

Serenad- Zülfü Livaneli


Son zamanlarda okuduğum en iyi, en etkileyici roman diyebilirim.

Kitaplarını okudukça daha bir sevdiğim sevgili Zülfü Llivaneli'nin yüreğine sağlık. Çalışkanlığıyla üretkenliğiyle örnek alınası bir iyi yürek, bir aydınlık insan.

Zaman zaman gözyaşlarımı tutmakta oldukça zorlandım.

Bir yanda, dünyayı cehenneme çeviren insanlar, o insanları besleyen zihniyetler, ırkçılık, önyargılar, faşizm, devlet ve iktidar, iktidar ve şiddet, dünya savaşları, katliamlar, soykırımlar.

Öte yanda, daha güzel bir dünya için kötülüklerle savaşan aydınlık insanlar..ve daha çok o iyi yürekli insanların dünyasında görünen hüzün, aşk, sevgi, vicdan gibi güzel duygular…

Bir yanda, farklı dinden, farklı mezhepten diye insanları katleden  acımasız, vahşi dinsel yobazlık.. öte yanda farklı dinden insanlara yardım etmeye çalışan iyi kalpli dindarlık..

Bir dinsel inancı, etnik kimliği, ırkı yüceltip diğerlerini aşağılamak, yok saymak, yok etmeye çalışmak ne kadar korkunç. Irkçılığın dinsel yobazlığın devlete egemen olduğu ülkelerde pek çok insan kimliklerini gizlemek zorunda kalır. Öyle bir korku iklimi oluşur ki kimliklerini kendi öz çocuklarından, torunlarından bile gizlerler.

Maximilian Wagner... Bilim insanı. Savaşın, insan vahşetlerinin acılarını yaşamış bir iyi yürek.

Maya Duran .. özgür, cesur, zarif, aydınlık yürekli bir güzel kadın.
Maya ‘nın babaannesinin çok hoşuma giden güzel nasihati ;

“Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kiminin ki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama! Kendini koru kızım, insanlara karşı kendini koru!” /sf:88

Altı Çizilenler ;

-          Aramızdaki temel fark ne, biliyor musun?  Sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun!

-          Peki, sen ne görüyorsun bakalım?

-          İnsan, sadece insan. Seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan. /sf:153

Demek ki bu ülkede zulüm, Türk, Ermeni, Kürt, Rum, Yahudi tanımıyordu. Devletler herkese karşı zalimdi. /sf:154

Birçok ailede sağlanan sessiz anlaşmalar gereği, geçmişin o korkunç acıları yeni kuşaklara aktarılmayacak, her şeye sıfırdan başlanacaktı. Yılanlarla, akreplerle, tehlikeli kuyularla dolu arka bahçede oynamasına izin verilmeyen çocuklar gibiydik. Yakın tarihin acıları bizim tehlikeli arka bahçemizdi./ Sf:426

Devlet diye gerçek bir şey yok ki. En tepede kendini devlet sanarak kararlar alan, insanların yaşamasına yada ölmesine karar veren çobanlar var. /sf:434

Bu dünyada nereye gitsen doğanın güzelliği ve insanoğlunun zalimliği karşına çıkıyordu./sf:440

Üniversitemizde verdiği konferansta ve özel konuşmalarımızda profesör Wagner çok önemli bir konuya değinmişti. Profesör Huntington’un ‘Medeniyetler Çatışması’ ve Edward Said’in ‘Cehaletler Çatışması’ kavramlarına, ‘Önyargıların Çatışması’ teziyle katkıda bulunmuştu. Çünkü birbirleri hakkında önyargılar taşıyan insan topluluklarının sebep olduğu yıkımı, felaketi İkinci Dünya Savaşı yıllarında bizzat yaşamış ve dayanılmaz acılar çekmişti. /sf:472