29 Mayıs 2012 Salı

ANA KARNINDAKİ BEBEKLE İLGİLENEN TOPLUM, DOĞAN ÇOCUKLARIN YÜZÜNE BAKMAZ

HALENİN HARESİ: ANA KARNINDAKİ BEBEKLE İLGİLENEN TOPLUM, DOĞAN ÇOC...:



        Durumu ne güzel de özetlemiş Simone de Beauvoir, çocukların oluşumu ile ya da nasıl doğacağı ile ilgilenen toplumlar, doğum gerçekleştikten sonrası ile ilgilenmezler.
        Çocukların, ülkede ki sağlık  haklarından yararlanıp yararlanamadıkları ile ilgilenmezler. Sağlık hizmetinin her çocuğa eşit olarak ulaşıp ulaşmadığı ile ilgilenmezler. Eğitim sistemini çocukların gözünden oluşturmazlar. Eğitimde sayılar üzerine yoğunlaşır, çocukların hisleri ile ilgilenmezler. Çocukların eğitimi ile ilgilenirler ama cinsel eğitimi üzerine durmazlar. Cinsellik el yordamı ile nasıl olsa bulunacak bir şeydir. Çocukların sınav notları camlara asılır, altı devlet eliyle damgalıdır ama kimse çocukların sosyal başarıları ile ilgilenmez.
       Aile içi şiddete uğrayan çocukları devlet aileden almaz, güvenliğini sağlayamaz. Onları koruyamaz. Tecavüze uğrayan kız çocuklarının medeni halleri ile ilgilenir de, yaralarını sarmaya, onları korumaya, başka kızların başına gelmemesini garanti etmez.   
       Dayak yiyen kadının, kendi yaşadıklarını yaşamaması için doğacak çocuğunu aldırma hakkını elinden alır ama karısını döven adama ceza vermez. Her türlü taşkınlık yaşaması konusunda erkeklerin sırtını sıvazlayanlar, kadınların birey olması söz konusu olduğunda ellerini kadınları bastırmak için kullanırlar.
       Toplum kız ve erkek çocuğundan büyüdüklerinde farklı şeyler isterler. Hep bir beklenti üzerine hayatlarını kurmaları gerekecektir.
       Erkek çocuk büyümeli, askere gitmelidir. Asker dönüşü mutlak bir işe girmelidir. Bu arada biriyle tanışmış olmalıdır ya da aileler tarafından kendisine uygun görünen kişi ile tanışmalı ve en kısa sürede  evlenmelidir.
       Kız çocuğunda da durum buna yakındır, evlenene kadar kariyer yapsa da evliliği ile kariyeri arasında kalması istenmez, kocasını ve yuvasını her şeyin üzerinde tutması beklenir. Kadın yuva kurdumu hemen çoğalması gerekir, bu bereketin göstergesidir. Evlenene kadar korumak zorunda olduğu namusu, evlendikten sonra da devam eder. Evli kadın istediği gibi davranmaz, çünkü artık hem kendi hem de kocasının namusunun bekçisidir.
      Toplum evlenmeyi destekler, nasıl geçinecekleri ile ilgilenmez. Körpe kızlarını adamlarla evlendirirler, dayak, kumar, içki, kötü muameleyle ilgilenmez. Kocasıdır yapar der, hatta dayak yemenin kadının hatası yüzünden olduğunu düşünürler. Evlenen kadın ve erkek çocuk yapmalıdır. Doğacak çocuğa nasıl bakılacağı ile ilgilenmez. Çocuk bereketi ile gelir, kendi kendine büyür derler. Anne ve baba olmaya hazır olup olunmadığı sorulmaz.
        Evet toplumlar ana rahmindeki yumurtayla ilgilenirler, onların nasıl büyüyeceği ile ilgilenmezler. Yumurtalarla ilgilenirler çünkü onları oy toplamak için potansiyel olarak görürler. Dünyaya göre ülkelerinde ki nüfus sayısı ile ilgilenirler. Nüfusunun sağlığı, ekonomisi, eğitimi, mutluluğu ile ilgilenmezler.
       Kadınların, kendilerini var etmelerini istemezler, oysa kadınlar, okumalı, eğitim almalı, kariyer yapmalı, kişisel gelişimlerine önem vermeli ki sağlıklı, mutlu, başarılı nesiller oluşturabilsinler. Bu nedenle de zaten baskı altında büyüttüğümüz kız çocukları, bırakın ergen olduktan sonrasında da, yetişkin olarak kabul edilmeli ve hayatı ile kararlarının da ona saygı duymalıyız.

24 Mayıs 2012 Perşembe

HALENİN HARESİ: ÇEKİRDEKLERİ ÇÖPE ATMAYIN...

HALENİN HARESİ: ÇEKİRDEKLERİ ÇÖPE ATMAYIN...:



Tema Vakfından Duyurulmuştur... Kesinlikle okuyup paylaşınız..

Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar.
Bu sene (2012) dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacak, bu nedenle yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb. meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin.
Mümkünse herhangi bir yerde toprağın 10 cm altına gömün.
Üzerine de bir bardak su dökün.
Gömme imkanınız yoksa bi poşette bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın ( yada arabanıza koyun) arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz alanlara bu çekirdeklerinizi savurun, korkmayın bu çevre kirliliği değildir aksine çevre için yeni hayattır.

Doğa hemen o yeni çekirdekleri kucaklar ve besler…
Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsetmektir !
Bunu yapmayın ve yaptırmayın.
Yapılan çalışmalarda doğaya başıboş atılan yada dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının yeşerip ağaç veya bitki olduğu kanıtlanmış.
En büyük israflardan birisi meyve çekirdeklerinin çöpe atılması, ülkemiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servet...
Daha yeşil bir ülke için, daha temiz hava için, toprak kaymasını önlemek ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elimizden geldiğince meyve çekirdeği gömelim, savuralım, fırlatalım…

Bu uygulama TEMA tarafından başlatıldı ve bilinçli toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor, Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.
Poşete koymadığınız her çekirdek için şimdiden teşekkürler...

18 Mayıs 2012 Cuma

Hakkımda Bilinen Doğru ve Yanlışlar (Mim)

 sevgili Biricit ( http://biricitinyeri.blogspot.com/  'in bir mimi daha vardı. ancak fırsat bulabildim. sağolsun bizi hatırlayıp düşündüğü için... yine gecikmeli oldu.. :)

1.Ruhunuzun rengi nedir?
ruhumun rengi ne bilmiyorum ama en sevdiğim renk : mor
Biricit mor renk hakkında olumsuz şeyler yazmış. Ama ben seviyorum mesela mor renkli bir tişört giymeyi…

2.Maddiyat mı Maneviyat mı? Sıralama yapınız.
önce maneviyat tabi ki.. aşk, sevgi, dostluk, arkadaşlık, huzur, bilgelik, mutluluk..
Bunların yanında daha konforlu bir hayat yaşamak için bir de zenginlik olsa fena olmaz herhalde.. J

3.Hakkınızda bilinen yanlışlar
Şimdi aklıma gelmedi bişey ..
Ama şunu söyleyebilirim. yeni girdiğim ortamlarda epey bir süre soğuk, mesafeli görünürüm. Daha sonraları aramızda dostluk gelişen bazı  arkadaşlardan şunu duydum: aa seni yanlış düşünmüşüm. Ben seni soğuk, asosyal biri gibi sanıyordum. 

4.En Sinir Olduğun Üç Şey:
edebiyat, kültür, sanat'tan uzak insanlarla bir arada bulunmak  zorunda kalmak.
Vicdan ve merhamet duygusundan uzak, acımasız vahşi karakterdeki insanlar
İnsanlar arasında ayrım yapan ırkçılık

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Kitap Mimi

sevgili Biricit ( http://biricitinyeri.blogspot.com ) sağolsun yine mimlemiş beni..  
 gecikmeli de olsa işte yanıtlarım :)

1.Ne sıklıkla kitap okursunuz?
Genelde akşamları yemekten sonra 

2.En sevdiğiniz yazar/lar?
çok fazla  var. hangi birini yazsam.. :) E.Zola,Sartre, Steinbeck, V.Hugo,Hemingway,J.London, Ahmet Altan, Çetin Altan, Ece Temelkuran, Oğuz Atay, Canan Tan, Khaled Hussein, Ken Grimwood, D.Cüceloğlu, Ü.Dökmen,C.Dündar, A.Nesin, Y.Kemal,      M. Mungan, v.s.
ayrıca blog sayesinde tanıdığım bir yazar daha var sevdiğim yazarlar listesinde..: blog yazarlarından "dayatılanla yaşayan"

3.En beğendiğin Kitap/lar?
Savaşçı-D.Cüceloğlu , Uçurtma Avcısı- K. Hussein,                         Sil Baştan-K.Grimwood, Gazap Üzümleri-Steinbeck,                fareler ve insanlar, nana, germinal, büyük gözaltı,                    ahmet altan kitapları,v.s..

4.(Yerli/yabancı) hangi yazarların kitaplarını daha çok tercih edersin?
Öyle bir ayırım yapmam genelde ilgimi çeken kitapları okumayı tercih ederim. (biricitten kopya çektim)

5.Bugüne kadar en beğendiğin kitap serisi?
okuduğum kitap serisi pek hatırlamıyorum. eskilerde gençlik zamanlarında :) Agatha Cristie romanları bayağı bi ilgimi çekmişti. çocuğu(ergen) kitap okumayanlara tavsiye ederim. okumak istediğim seriler: yaşar kemal romanları,murathan mungan kitapları 

6.Daha çok hangi tarz okumaktan hoşlanırsın?
kendimi ve başka insanları tanımamı anlamamı sağlayan güzel romanlar, kişisel gelişim kitapları, biyografiler v.s.

7.En son hangi kitabı okudun?
Esir kuşlar -Andrea De Carlo

8.Şu anda hangi kitabı okuyorsun?
Ken Grimwood-Zaman Çarkı na yeni başladım.

9.Kitap blogları hakkında ne düşünüyorsun? Yeterli mi?
bu soruya biricit güzel bir yanıt yazmış. ben de aynen katılıyorum. kitap tanıtımından daha çok sizi nasıl etkiledi. ne tür duygular oluşturdu. bunun gibi şeyler yazılması daha iyi olur bence de.

10.KİTAP OKUMAK sizin için ne ifade ediyor?(cevabını en çok merak ettiğim soru)
aydınlanmak, zenginleşmek, 1000 yıl yaşamış gibi ve pek çok yerler gezmiş bir insanın aydınlığına bilgeliğine yaklaşmak, zaman ve mekan sınırlarından sıyrılıp insanları,yaşadıkları duyguları, toplumları gözlemlemek. müthiş bi şey bu. çok sevdiğim bir söz var : " insan kendini ancak insanda  tanır" bu, tüm sanat ve edebiyat eserleri için geçerli olsa da kitabın tadı bir başka. hoşuma giden bir yanıtta Montaigne'den
"iyi yaşayıp iyi ölmeyi öğretecek bilgiyi aramak için okuyorum" 


9 Mayıs 2012 Çarşamba

BLOGSTAR YARIŞMASI- DUYURU

sevgili blog dostları,
"dayatılanla yaşayan" eğlenceli bir yarışma düzenlemiş. blogstar yarışması.. yarışmanın ayrıntılı bilgilerine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
http://dayatmalardakaybolus.blogspot.com/p/blog-star-secmeleri.html

3 Mayıs 2012 Perşembe

“O Anların Toplam Değeri” – Dayatılanla Yaşayan

Güzel bir edebiyat eseri okudum.
Ama ne yazık ki henüz kitap olarak basılmamış.
Umarım "Dayatılanla Yaşayan" bizimle şakalaşmıyordur.  
Basılmış olan kitabından buraya aktarmalar yapıyor olmasın mı? J
Çevresine aydınlık yayma çabası içerisinde olan bir güzel insanın blogundan

(http://dayatmalardakaybolus.blogspot.com)
Okuduğum bir öykü, “o anların toplam değeri”,
insanı düşündüren etkileyici bir hikaye..
İnsana dair pek çok şey var :
bencillik, dayanışma, kişiliksizlik, ihanet, yalnızlık, intihar, dostluk,
canlı varlıkların kafeslere tıkıldığı hapishane yaşamı,
insanın en yakıcı gereksinimlerinden olan sevgi ve güven ortamı,
özgür yaşam gereksinimi, 
sevgi ve güven yoksunluğu içinde büyümüş olan insanların acıklı ruh halleri,
siyasal yaşamda birbirlerine düşman kamplarda olan insanların insani duyarlılıkta aynılaşmaları,
öykü karakterlerinden Ayşegül’ü eleştireceğim biraz. Ayşegül iyi bir insan. Sevdiği kişi tarafından ihanete uğruyor ve hayata küsüyor.. intihar ediyor.
İhanete uğradın. tamam bu çok büyük bir acı. ama, intihar mı  etmek gerek?
ihanet eden kişinin kalitesiz ve değersiz bir insan olduğunu öğrenmiş olmak çok yaşamsal bir bilgi değil mi?
Kiminle yürümeyeceğini öğrenmiş olmak büyük bir kazanç değil mi?
Sana ihanet etmiş olan kötü insanlara karşı pes ediyor ve yenilgini kabul ediyorsun.
Yaşamaktan vazgeçiyorsun.. yakıştı mı sana?
Kötülüğe, kötülere karşı asla pes etmemek ve yenilmemek..
aslolan bu değil mi?
Karakterlerden birisi de Hürriyet..
kendi sorunlarından önce diğer insanların sorunlarını çözmeye çalışan,
kendi acılarından çok diğer insanların acılarını gidermek için elinden geleni yapan yüce ruhlu bir güzel insan..
Öykünün devamını merakla ilgiyle bekliyorum.
Umarım "Dayatılanla Yaşayan"
 ekrandan taksit taksit okuma eziyetinden bizi kurtarır da en kısa zamanda  basılı güzel bir kitaptan derli toplu şekilde okuruz öykülerini.