30 Eylül 2014 Salı

PASTORAL SENFONİ , DAR KAPI - ANDRE GİDE


Pastoral Senfoni ve Dar Kapı adlı 2 ayrı roman bir kitapta basılmış.

PASTORAL SENFONİ

Zaman, 1900 lü yılların başı

Yer, Fransa Paris ve Paris yakınları…

Önsözde yazılanlara göre yazarın kendi yaşamından bir kesitmiş.

Evli çocuklu bir rahip….

Tamamen merhamet,  iyilikseverlik duygularıyla kör, sahipsiz, bakımsız, kötü koşullarda yaşayan bir kız çocuğunu yuvasına alıp sahipleniyor.  Öz çocuğu gibi bakıyor. Hatta öz çocuklarından daha fazla ilgi, zaman harcıyor ona. Bu da aile içinde hoşnutsuzluklara, kıskançlıklara sebep oluyor. Özellike eşi Amelie, bu durumdan hiç hoşnut kalmıyor.
Gertrude.. Pasaklı ve bakımsız durumdayken Rahip’ in büyük özveri ile her gün saatlerce verdiği eğitim ve bakım ile günden güne gelişiyor, güzelleşiyor.
Ve işte doğa yapacağını yapıyor. Aralarında aşk doğuyor.

Bir yanda doğal ard niyetsiz gelişen insani duyguları..  öte yanda tanrının yasaları, toplumun ahlak kuralları..
Tanrının toplumun yasalarına aykırı olan bu durumdan dolayı mahcubiyet ve mutsuzluk içerisinde bocalayıp duruyorlar.

DAR KAPI
Alissa … genç bir kız. Dindar..  Sürekli dinsel kitaplar, incil, ayetler okuyor. Günlüğünü hep bu dinsel sözlerle dolduruyor.

Jerome.. genç bir erkek.
Ergenlik çağlarından beri yıllar yılı birbirlerine karşı büyük bir aşk, sevgi besliyorlar. Birlikte vakit geçirmekten, konuşmaktan büyük mutluluk duyuyorlar.

Jerome, ısrarla evlilik teklifi yaptığı halde Alissa reddediyor.

Alissa, sürekli tanrıya karşı bir suçluluk duygusu içinde..  Jerome ye aşık olduğu için. Jerome kendisine aşık olduğu için.
Jerome’ nin kendisine olan aşkı yüzünden tanrı ya sevgisinin azalacağını düşünüyor. ve suçluluk duygusu içinde boğuyor kendini. Jerome ile olan konuşmaları da hep bu konular etrafında dönüyor.

en doğal, en saf, en masum olan sevgilerini, aşklarını özgürce yaşayamıyorlar. Birbirlerini büyük bir aşkla sevgi ile seviyorlar. Ama aralarına dinsel inançlar giriyor sürekli.

Altı Çizilenler ;


19 Eylül 2014 Cuma

GOOGLE DOĞUM GÜNÜMÜ KUTLAMIŞ :)

Bir mesai gününde Google ı açınca doğum günü pastaları ile karşılaşınca ne ki acaba bu diye baktım..  sürprizle karşılaştım. Doğum günün kutlu olsun Şahin Şirin !  Doğum günüm tam belli olmadığı için pek aram yok doğum günü kutlaması ile. Tahminlere göre yazdığım bir doğum tarihi de olsa Google ın jestine çok mutlu oldum . J

40 lı yaşlarımın ortasındayım artık.. Bu defa hoşuma gitti ama bundan böyle yaşımı hatırlatmasan sevinirim sevgili Google ! :) J

15 Eylül 2014 Pazartesi

"EVDE YAZAR" MIMLEMIS BENİ

Yazılarını ilgiyle okuduğum sevgili "evde yazar" mimlemiş beni. Yazılarını özlediğim, sevdiğim köşe yazarları arasına girdi "evde yazar". Kendi yanıtladığı mimin cevaplarını gülümseyerek okurken yazının  sonunda ismime rastlamak sürpriz oldu. Sağ olsun var olsun mutlu olsun. 
Epeydir kurtulmuştuk mimlerden. J benim vereceğim cevaplar da hemen hemen sizinkinin aynısı dedim "evde yazar" a, kabul etmedi. Olmaz, kopya yasak dedi.

O halde buyrun....

1- Çok kitaptan oluşan seriler mi ya da tek kitaplar mı?

Ben de pek serileri bilmiyorum. Düşündümde kitaplığımda hiç seri kitap yok. Sevdiğim bir yazarın romanlarını peş peşe okuduğum dönemler olur bazan. İlk Gençlik yıllarımda Agatha Christie romanlarını peş peşe okumuştum. Bir ara doğan cüceloğlu kitaplarını okumuştum peş peşe. 

2- Sadece kadın yazarları mı yoksa erkek yazarları mı okumak? 

Böyle bir ayrım yapmak aklımın ucundan geçmez. Böyle bir şeyi düşünerek kitap seçen var mı ki? Tuhaf.. J

3- Kitapçıya gidip kitap almak mı, internet üzerinden kitap almak mı?

Tabiki kitapçıya gidip güzelce dolaşmak kitaplara dokunmak incelemek sonra da seçip  almak..

İnternetten alışverişe bir türlü elim varmıyor. Alışamadım. sevemedim.

4- Film olan kitapları mı dizi olan kitapları mı?

İkisini de pek tercih etmiyorum. Kitabını okuduktan sonra filmini izlediğim örneklerde genelde hayal kırıklığı yaşadığım için sevmiyorum. Önce filmini izlemişsem artık kitabı okuyasım gelmiyor. Film, sadece kitabın heyecan veren hikayesi ile ilgilenir. Kitap ise insanın düşünce dünyasını hayal dünyasını zenginleştiren bambaşka dünyalara götürür, bir güzel gezdirir insanı.

5- Günde 5 sayfa okumak mı yoksa haftada 5 kitap mı?

Tuhaf bir soru. J haftada 5 kitap okumak mümkün mü ki? Büyük yazarlar bile okuyabiliyorlar mı acaba bu kadar kitap. Benim ortalama sanırım 2 haftada bir kitap oluyor.

6- Profesyonel bir yazar olmak ya da profesyonel bir yorumcu olmak? 

Yazar olmak hayalim vardı yıllar önce. Ama blog yazmaya başladıktan sonra bu işin o kadar da kolay bir şey olmadığını anladım. J

Profesyonel yorumcu işi çok saçma ve gereksiz geliyor. Bir edebiyat eserini, filmi yorumlama çok göreli bir şey. Hayran olduğum bir yazarın bile film/kitap tercihleri ile uyuşmayabilirim. Evde yazar ' ın bununla ilgili harika bir yazısını okumuştum. Eleştirmenlerle/gurmelerle ilgili ilk kez böyle bir değerlendirme yazısı ile karşılaştığım için çok hoşuma gitmişti. okumanızı tavsiye ederim. 
7- En sevdiğiniz 20 kitabı tekrar tekrar okumak mı yoksa her gün daha önce okumadığınız yeni bir kitabı okumak mı?

Tabiki yeni kitaplar okumak. Okuduğum bir kitabı tekrar okuduğumu hiç hatırlamıyorum. Film de bile çoknadirdir tekrar izlediğim.

8- Kütüphanede çalışmak mı kitap satıcısı olmak mı?

Kitap satıcısı olmak oldum olası aklımın bir köşesinde hayallerimin arasında sessiz sedasız durur. Aydınlanmaya, kendini geliştirmeye çalışan insanlarla muhatap olmak, onlara yardımcı olmak çok harika bir iş..  Kütüphanede çalışmak ta fena değil. Hoşuma giderdi herhalde..

9- Favori türünüzden kitaplar okumak mı yoksa favori türünüz hariç diğer her türden kitaplar okumak mı?

Her türden kitap okumam tabi ki. Hem zamanı hem parayı boşa harcayacak böyle bir lüksüm olduğunu düşünmüyorum.  Sevdiğim ilgi duyduğum halde okuayamadığım o kadar çok kitap var ki. Yaşam çok kısa.. sevdiğim kitapların hepsini okuduktan sonra hayat devam ederse ilgi duymadığım kitaplara o zaman bakarız. J

10 - Sadece fiziksel kitap kopyalarını okumak mı yoksa sadece e-kitap okumak mı?

Tabiki normal kitap okumak. Fiziksel yani. Ekrandan okumayı pek sevmem. Gazeteyi bile ekrandan okumayı hiç sevmem. Genelde basılı gazete almayı tercih ederim.

Blog geleneklerine uyup ben de sizleri mimliyorum ; Şükranipek böceği, kurabiye çörek, Sui, Sevda , Sinem, kahve telvesi ve epeydir ortalarda görünmeyen, yazılarını özlediğim sevgili BBM mahallesi muhtarımız, mimlendiniz..


10 Eylül 2014 Çarşamba

Birand Bir Ömür, Ardına Bakmadan – Can Dündar



Mesleğine, işine tutkuyla bağlı, mesleğinde zirveyi hedeflemiş iyi bir insanın azim, mücadele, çalışkanlıklarla dolu yaşam öyküsü..

İnsanın içine işleyen güzel anlatımıyla sevgili Can Dündar’ ın kaleminden.

İşinde mesleğinde başarılı olmak isteyenler için örnek alınacak bir insan. Neşeli gülümseyişiyle içindeki çocuksu heyecanı hep diri tutan bir güzel insandı sevgili Mehmet Ali Birand…

Altı çizilenler ;

“Koşullar seni kıstırdığında, onları zorla… Yine de çıkış görünmüyorsa şansını bambaşka coğrafyalarda, yepyeni mecralarda ara.”/sf:190

Hayatta önemli olan, kaç savaşta yenildiğin değildir; önemli olan, kaç yenilgiden sonra yeniden doğrulabildiğindir.
Bir de yenilgilerinden ne kadar ders alabildiğin.. /sf:320