28 Ekim 2015 Çarşamba

O MUHTEŞEM HAYATINIZ – OYA BAYDAR


Yazılarını severek okuduğum sevgili Oya Baydar’ ın ilk defa bir kitabını okudum. çok etkileyici ve hüzünlü idi. Ömrünün sonlarına yaklaşmış yaşlı, ve de ünlü bir kadın opera sanatçısının yaşamı üzerinden yaşam sorgulamaları, aile içi ilişkiler, anne-kız ilişkisi, kadınlık, annelik, sanatçı bir insanın ruh dünyası, özel yaşamı, tuhaflıkları üzerine insanı düşündüren çok güzel bir roman. Oya hanımın yüreğine sağlık.
Bir yanda evlat sevgisi, aile, sorumluluklar öte yanda özgürlük, kendini gerçekleştirmek, yüreğinin istediği yere gitmek. Yaşam bazen böyle tercihlerle baş başa bırakabiliyor insanı. Bazen birinci yerine ikinciyi seçmek her zaman sorumsuzluk anlamına gelir mi? Hayallerini gerçekleştirmek, varoluşunu gerçekleştirmek v.s gibi nedenlerle ailesini, sevdiklerini terk etmek, uzaklaşmak her durumda kötü bir şey midir? gibi sorular üzerine düşünürken buluyorsunuz kendinizi.
Ayrıca cumhuriyetin büyük günahlarından birini de insan hikayeleri içinde aktarıyor bize. 1936-37 yıllarında Dersim de yaşanan acılar. Sevgili Zülfü Livaneli’nin Serenad ında harika bir söz vardı : “Hiçbir iktidar masum değildir. Her iktidar öldürür. Kimi daha az, kimi daha çok.”
O dönemde tam olarak neler yaşandığına dair çok farklı görüşler var. Siyasal bakış açısına göre değişen yaklaşımlar. Gerçekleri, olguları, olan olayları saklamak, çarpıtmak, yokmuş gibi davranmak çok kötü bir yalan. İnsanları kandırmış aldatmış oluyorsunuz. Olguları saptırmazsın ama kendi dünya görüşüne göre yorumlarsın. Burada en azından bir sahtekarlık, iki yüzlülük, yalan yok.
çoluk çocuk kadın sivil insanların acımasızca katliama uğradıkları gerçeği uzun yıllar saklansa da pek inkar edilemiyor artık.
Dini yobazlıklar cehennemi, ilkellik, diktatörlükler, krallıklar coğrafyası Ortadoğu nun en uygar, en modern, en laik ülkesini kurma başarısını gösteren cumhuriyetin ne yazık ki böyle de günahları var.

İnsan hakları, kadın hakları, demokrasi, hukuk, laiklik gibi değerlerin geçerli olmadığı bir coğrafyada bu değerlerin hakim olduğu/olacağı laik bir cumhuriyet kurmak elbette küçümsenmeyecek değerde bir başarıdır. Bu değerlerin hala hakim olmadığı Ortadoğu coğrafyasında savaşlar, katliamlar, cinayetler, insan hakları ihlalleri, kadınların köleleştirilmesi v.s gibi korkunç vahşilikler devam etmekte ne yazık ki. bizim cumhuriyetin faziletleri çok elbette ama işte pek çok günahları da var. Baskın Oran hocanın deyimiyle “Laik Hanefi Sünni Müslüman Türk” lahasümüt yurttaşlar cumhuriyetin makbul yurttaşları olarak görüldü. Bu şablonun dışında kalan Kürtler, aleviler, zazalar, Lazlar, Ermeniler, Süryaniler, Rumlar, ezidiler, sosyalistler, dindar Müslümanlar gibi yurttaşlara pek çok acılar çektirildi. Aşağılama, ayrımcılığa maruz bırakma, kimliklerini inkar etme, asimilasyon, imha etme, göçe zorlama, mallarına el koymak,  zindanlarda işkencelere maruz bırakmak gibi acımasız uygulamalar yapıldı. Kimisi nispeten azalsa da yapılmaya devam ediliyor. 

Altı Çizilenler ;

















23 Ekim 2015 Cuma

Uğurlar olsun büyük usta sevgili Çetin Altan!

Uğurlar olsun büyük usta sevgili Çetin Altan!
İyi ki tanıdım sizi. İyi ki okudum sizi. Yazılarınız eserleriniz, karanlık dar görüşlü dünyadan uzaklaşmamda yol gösterici oldu. İyi ki yaşadınız. İnsanları aydınlatan düşünceler, yazılar, eserler yarattınız ve insanlığa miras bıraktınız.
 Ne mutlu size..


……………………………….......................................


Altan, haziran ayında Cumhuriyet gazetesi için kaleme aldığı son yazısında “Torunlarımıza bırakmayı hayal ettiğimiz ülke bu değildi. Artık anlaşılıyor ki ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan” demişti.
ÇETİN Altan, 24 Haziran’da Cumhuriyet’te yayınlanan yazısında “Biz torunlarımıza istediğimiz ülkeyi bırakamıyoruz” diyor ve şöyle devam ediyor: “Ama siz uğraşırsanız, mücadeleden vazgeçmezseniz, dünyadan ayrılırken ‘torunlarımıza istediğimiz ülkeyi bırakıyoruz’ deme mutluluğunu siz tadabilirsiniz. Hayallerinizden, ümitlerinizden, mücadelenizden vazgeçmeyin. Amacınıza ulaşamazsanız da, bu amacı gelecek kuşaklara devretseniz de, kozmosla son hesaplaşmanızda, ‘daha iyi bir dünya için biz de fena mücadele etmedik’ diyebilirsiniz. Bu da az şey değildir. Buruk da olsa, yorgun gözlerinizde bir tebessüm yaratır. O tebessümlerin çoğalması da elbet bir gün kurtarır bu ülkeyi. Enseyi karartmayın.”

…………………....................................................

Çetin Altan’dan 10 hayat dersi
1- Başarı yalan söylemek zorunda kalmadan yaşayabilmektir.

2- İnsanlar değerli olmayı unuttular, önemli olmaya çalışıyorlar.

3- Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızalardaki hatıra, ya da hayallerdeki ümittir. Hüsranı ise bir tek yerde kabul ediyorum. Yaşamak mümkünken yaşamamış olmakta.

4- Politika demek, kazığı atarken söylediğin nutukları, kazığı yiyenlere alkışlatmak demektir.

5- İyi yaşamak zamanı olanaklar çerçevesinde en unutulmaz bir tat içinde.

6- Mutluluk sevdiğinle zamanı unutmaktır.

7- Neyi merak ediyorsan, o önemlidir hayatta. Merak etmediğin şey görünmez sana.

8- Yazı dediğin, 100 sene sonra birileri baktığı zaman sana ‘dangalak’ demesinler diye özenle yazılmalıdır.

9- Uydurunuz. Uydurdukça dünya ile belki daha kolay anlaşırsınız. Nasıl olsan onun için de ‘yalan dünya’ diyorlar. Ama unutmayın ki, uydurma gereği duymayanlar için de ‘adam’ diyorlar.

10- İnsan gerçekleşmeyecek şeyi düşünemez. Kristof Kolomb mutlu olsa denizlere açılır mıydı?